Neler beni zorladı/zorluyor?
Saraybosna'ya soğuk bir Mart ayında varıp oldukça üşümüş, her yer yeşerip çiçekler açana dek çıplak ağaçlara bakıp hayıflanmıştım. Tiflis'e varışım ise aşırı sıcak bir Ağustos gününe denk gelmişti. Gece uyumakta dahi zorlanmış, sıcak havadan ötürü Ekim ayına kadar dışarı nadiren çıkabilmiştim. Ancak Abuja beni Eylül ayının serinliği ile karşıladı. Kasım ortasına kadar yağan yağmurlar ve temiz hava sayesinde ilk intiba oldukça olumluydu. Ama, aşırı nem yüzünden ıslak kalan havlular, kurumayan çamaşırlar, küflenen ve böceklenen gıdalar iklime bağlı yaşadığım ilk zorluk oldu. Ardından gelen kuru ve tozlu mevsim harmatan ise ikinci iklim zorluğu.

Bir kadının en büyük endişesi ne pişireceği, ev halkını nasıl doyuracağı değil midir? Aylar öncesinden online marketleri didik edip, meyve sebze ve diğer gıdaların fiyatlarını çeşitlerini araştırmıştım ancak markete gelip görmek başka bir şeymiş. Avokadoyla, ananasla doymuyor karnımız. Sebze ve meyve çeşitliliği az, çünkü süpermarket size ne sunuyorsa onu alıyorsunuz, pazarlara beyazların girmesi tehlikeli. Yoksa pazarda çeşit de miktar da bolmuş, arkadaşların yalancısıyım. Nijeryalıların peynir ve diğer süt ürünleri konusunda bu kadar zayıf olduklarını bilmiyordum. İthal peynirler dışında bu ülkeye ait peynir yok. Olanlar da inanılmaz pahalı.
![]() |
Güvenli parkımız Millenium Park:) |
Gelelim en büyük dezavantaja: Güvenlik. Siz gündüz vakti 10 yaşında çocuğunuzu bile markete yollayabiliyorsunuz değil mi? Okula servisle gidebiliyor. Alışveriş merkezine, pazara, arkadaşınızı ziyarete giderken kaçırılma, yaralanma korkusu yaşamıyorsunuz. Valla ben de öyleydim, İstanbul'da, Saraybosna'da ve Tiflis'te. Ancak Abuja'da tek başıma gidebileceğim hiçbir yer yok. Ailece, arabamızla ve ancak yolları güvenli olan sayılı mekanlar dışında dolaşmak büyük bir risk almak demek. Çocuğunuzu servise vermek yada şoförle yollamak mümkün değil, bizzat kendiniz götürüp getireceksiniz. Güvenlik görevlilerinin olmadığı hiçbir alan beyazlar için güvenli değil. Sokakta yürümeyi çok ama çok özleyeceğiz...
![]() |
Ülkeye gelmeden önce sarı humma aşısını vurulmak zorunlu |
Sinekler ve bulaştırdıkları hastalıklar, tifo ve benzeri sıkıntılar, sağlık sisteminin geriliği de ülkede yaşamayı zorlaştıran etkenler.
Oturduğum yerde musluk suyu kullanıma uygun ancak ben çok ama çok şanslı küçük bir kesimin arasındayım. Abuja'da musluk suyu meyve sebze yıkarken dahi tehlikeli olabiliyor. Gerçi musluktan su aksa, havaya uçacak milyonlar var ülkede. Taşıma suyla yıkanıyor, pişiriyor ve temizlik yapıyor insanlar. İçme suyunu ise plastik şişelerde satılan su ile karşılıyoruz. Gücü yetmeyen evdeki suyu kaynatıp soğutarak içiyor.
Kesintisiz elektrik kullanmak Nijerya'ya kar yağmasını beklemek kadar imkansız. Maddi imkanı olan herkes jeneratör kullanarak kesintilerle başa çıkmaya çalışıyor. Elektrik sorunu yaşadığınız bölgeye göre şiddetlenebiliyor. Kimi semtlerde günlerce sürebilirken, kimi noktalar birkaç saatlik kesinti ile günü kurtarabiliyor. Nijerya edebiyatında, bilhassa yoksulların hayatına yer verilen hikayelerde kesintilerin can sıkıcı sonuçlarına sıkça rastlıyorsunuz, buzluktaki gıdaların bozulması ve gece karanlıkta oturmak zorunda kalmak gibi.
İnternetin yavaşlığı da alışık olmadığımız bir dezavantaj bu ülkede. Hem fazlasıyla pahalı hem de canı isteyince yavaşlayan, canı isteyince çok daha fazla yavaşlayan bir hizmet:) Bir video izlemeyi geçtim, whatsapp mesajı göndermek dahi dakikalar alabiliyor.
![]() |
Nemden kabaran pervazlar |
![]() |
Bu küçük sevimli şeyler yastığınızın altında çıkınca aynı şeyi söyleyemiyorsunuz. |
Nijeryalılarla iletişim de çok kolay olmuyor. Zengini kendi içinde kaynaşıyor, lüks hayatlarına bizler yetişemiyoruz efem:) Fakirin yaşadığı yerlere güvenlik korkusuyla giremiyoruz. Orta sınıfa ulaşmayı becerirsek ne mutlu bize. Ancak yine güvenlik endişelerimiz ülke içinde dost edinmeyi zorlaştırıyor.
Vee kertenkeleler... Onları eve sokmamanın bir yolu yok maalesef...
Gelelim Nijerya'da yaşamanın avantajlarına...
Ülkede beyazlardan başka sigara içen görmedim, beyaz sayısı da hayli az olduğuna göre, sigara içen insan sayısı cidden düşük. Arkadaşlardan edindiğim bilgilere göre kültürel olarak sigara içen insana kötü insan gözüyle bakıldığı gibi, dini gerekçelerle de sigara hoş görülmüyor. Dumansız hava sahasının keyfini çıkarabilirdik lakin harmattan tozu da sigara dumanından aşağı değil hani. (Pardon, ben avantajlara geçmiştim di mi???:))https://tradingeconomics.com/nigeria/smoking-prevalence-males-percent-of-adults-wb-data.html (Sigara içme oranı, kaynaklara göre yüzde 10.8)
Hiç kış yaşamamak, bot, çizme, mont giymemek, kışlık kıyafetleri unutmak, soba vs yakmamak, battaniye yorgan nedir unutmak! İşte benim gibi kış mevsimini ve üşümeyi sevmeyen bir insan için yılın her ayı her günü sıcak olunca büyük bir avantaja dönüyor durum. Çocuklar üşür mü, üşütür mü derdi pek az, camlar hep açık, kıyafetler hep aynı...
Muhteşem bir doğa. Muz, mango ve papaya ağaçları her yerde, ismini bilmediğim çok farklı ağaç türleri, kızıl topraklar ve yemyeşil parklar, caddeler keşfet bizi diyor. Şehrin altyapısı Almanlar tarafından hazırlandığı için, sokakların ve yapıların hayli düzenli olduğunu söyleyebilirim. Hele bir Millenium Park var ki, her gün gitsek bıkmıyoruz.
![]() |
Bali portakalını da Endonezya Büyük elçiliğinin bahçesinde gördük |
Farklı, ama çoook farklı lezzetler... Henüz Nijerya mutfağına tam anlamıyla dalamadım ama bizde nadiren bulduğumuz sebze ve meyveleri evde kendim deniyorum. Şu sıra sabırsızlıkla kaju meyvesinin elmasının çıkmasını bekliyoruz. Passion fruit, mango, ananas, lezzetli muzlar, yam, tatlı patatesler, taze zencefil şimdiye kadar çok sevdiklerim arasına yerleşti bile.

Nijerya edebiyatını "hissederek" okumak da bu ülkede yaşamanın ayrıcalıklarından olsa gerek. (Siz oradan da okursunuz ayrı, ama buranın havasını soluyarak okumak bir başka.) Üstelik dilimize çevrilen o kadar çok kitap var ki! Kendi adıma, hayatımda ilk kez bu kadar spesifik bir okuma yapabildiğim için şanslı hissediyorum. Yaşadığım diğer ülkelerde Boşnakça ve Gürcüce okuma yapamadığım için çeviri eserlerle yetinmiştim, ancak Nijerya İngilizce eserleriyle kapıları bana ardına kadar açmış bulundu.
Sosyal hayat her zaman olumlu sonuçlar getirmediği gibi, yalnızlık da olumsuz sonuçlar yaratmıyor. Kişi yalnız kaldığında daha fazla düşünüp daha üretken olma şansı yakalıyor. Kimi kadın mutfakta, kimi zihinsel gelişiminde, kimi de sanatta kendini geliştiriyor. Ben mutfakta gelişenlerden değilim, bilen bilir:) Bu ülkede daha önce hiç çizmediğim kadar çok resim çizmeye başladım, haliyle çizimim gelişti. Oğlumla birlikte çizdiğimiz için onu da etkilemeyi başardığım için mutluyum.
![]() |
Bu duvarın yıl sonundaki halini ben de merak ediyorum. |
Harika komşular ise bana özel bir avantaj olsa gerek. Belki çok sıkılanlar da vardır ama benim çok çok özel komşularım ve kardeşlerim var burada. Ellerinde kek(kurabiye, poğaça, dolma, aşure...) tabaklarıyla kapıyı çalan, kahve içmek bahanesiyle teklifsizce görüşebildiğim, çocuklarımı emanet edebildiğim dünya iyisi insanları hak etmek için ne sevap işlemiştim acaba:) Bunu okurken, onlar kek kurabiye getiriyor, acaba sen ne götürüyorsun diyen uyuzlara da "dolma ve aşure yapamıyor olabilirim ama ben de kek ve poğaça yapıyorum tabi kiiiii!"diyorum ve bu kötü düşüncelerini esefle kınıyorum.
Gece ve gündüzün uzunluğu birbirine çok yakın. Hava yıl boyu hemen hemen aynı saatlerde aydınlanıp aynı saatlerde kararıyor. Yani sabah 6 civarı doğan güneş, akşam 6 civarında batıyor. Vücut saatiniz hep aynı kalıyor, ezan saatlerine sürekli bakmak zorunda da kalmıyorsunuz.
Çocuklar, siyah kardeşleriyle bir arada büyüyorlar, aynı tabaktan yemeye, aynı sıralarda oturmaya alışıyorlar. Siyah ve beyaz ayrımı yapmadan büyüme şansı elde ediyorlar. Farklı bir kültür tanırken, İngilizceyi çok iyi öğrenme fırsatları oluyor.
Normal şartlarda kim beni durdurup da fotoğraf çekinmek ister ki:) Sempatik kızım ve çekik gözlü Japonumsu oğlum sayesinde ben de araya kaynıyorum ve ilk kez yakından beyaz gören insanların fotoğraf çekinme ricasını sevinçle kabul ediyorum. Pek popüleriz canım:)
![]() |
Sanat her yerde...En sevdiğimiz adres Millenium Park'ın girişinden bir kare |
Başkentte olmak diğer büyük elçiliklerin programlarına da katılabilmek demek. Sadece elçilikler de değil, çeşitli festivaller, pazarlar da kuruluyor ve bir hayli canlı geçiyor.
![]() |
Bir festivalden |
![]() |
Endonezya Büyükelçiliği programından |
Afrika'ya dair ne okusanız, ne izleseniz eksik kalır. Bu muhteşem coğrafyanın havasını suyunu her şeyini deneyimlemek nasip oldu, daha ne olsun?
Bu sayfayı, yaşadıkça öğrendikçe güncelleme hakkımı saklı tutuyorum, zira henüz 4 ay geçti. Bakalım zamanla ne gibi güzelliklerle karşılaşacağım...
Yorumlar
Yorum Gönder